![]() |
Tweet |
Açıklamasında, Gazze'de yaşananların yalnızca insani değil, ahlaki bir çöküşe de işaret ettiğini belirten Kaplan, şu ifadeleri kullandı:
“İnsanlık gözümüzün önünde çöküyor. Buna karşılık bazı çevreler hâlâ ‘ticaret ayrı, siyaset ayrı’ diyerek vicdanın üstünü örtmeye çalışıyor. Gazze'de bebekler, çocuklar, kadınlar katledilirken limanlardan çıkan malların yönünü değiştirerek mesuliyetten kurtulamayız. Diplomasi, sadece dış ilişkiler değil, ahlak meselesidir.”
“Tarihin Sesi Bugün Bizden Cevap Bekliyor”
Abdullah Kaplan, Türk milletinin tarih boyunca mazlumların umudu olduğuna dikkat çekerek, bugünkü suskunluğun bir halkın ruhsal hafızasında derin bir yaraya dönüşeceğini ifade etti:
“Bu millet Selahaddin’in mirasçısıdır. Bizim ecdadımız, imparatorluk en zayıf anındayken bile mazluma uzanan el olmuştur. Bugün ise katliamlar karşısında içi boş demeçlerle yetiniyoruz. Bu milletin alnı açık olsun istiyorsak, sadece konuşmak değil, sorumluluk almak zorundayız.
“Müslümanlık İyilikle Ölçülür, Sessizlikle Değil”
Açıklamasında insani yardımların önemine de değinen Kaplan, bu tür faaliyetlerin tek başına yeterli olmadığını vurguladı:
“Gazze’ye gönderilen su, ilaç, yiyecek elbette kıymetlidir. Ama sadece bunlarla yetinmek, bize yetmez. Bu, bizim Müslümanlığımıza yetmez. Biz sadece yardım eden değil, haksızlığa set çeken bir millet olduk hep. Bugün o ruhu, o refleksi kaybediyoruz.”
Kaplan, Gazze meselesinin yalnızca bir dış sorun değil, aynı zamanda Türkiye'nin iç dünyasına, değerlerine ve yönetişim anlayışına tutulmuş bir ayna olduğunu da ifade ederek sözlerini şöyle tamamladı:
“Gazze, bizim ne kadar insan kaldığımızı gösteren bir aynadır. Bu aynaya bakmak acı veriyor olabilir ama kaçamayız. Suskun kalamayız. Bugün susanlar, yarın çocuklarının gözlerinin içine bakamayacak. Zulmün karşısında nötr kalmak, zalimden yana tavır almaktır. Biz bu utanca ortak olamayız.”