![]() |
Tweet |
Tümenci açıklamasında, günümüzde birçok basın mensubunun sadece haber yaptığı için baskıya, soruşturmaya ve itibarsızlaştırma kampanyalarına maruz kaldığını vurguladı.
“Gazetecilik bir kamu görevidir; bireylerin ve kurumların yaptıklarını halka ulaştırmakla yükümlüdür. Fakat ne yazık ki bu görev bugün bir bedel ödetme gerekçesi haline getirilmiş durumda. Haber yazan değil, gerçekleri gizleyen sorgulanmalıdır. Medya, hakikatin mirasçısıdır ama bu mirasa sahip çıkamayan bir medya düzeni oluşmuştur” dedi.
“MUĞLA’DA ÖZGÜR BASIN DEMEK, YERELİN NEFES ALMASI DEMEKTİR”
Muğla gibi tarihi, doğal ve toplumsal açıdan yoğun yapıya sahip bölgelerde yerel basının özgür işleyişine özel vurgu yapan Tümenci, şunları dile getirdi:
“Muğla’da gazetecilik sadece bir meslek değil, aynı zamanda halkın sesi olma sorumluluğudur. Çevre katliamından geçim derdine, göç sorunundan kadın haklarına kadar birçok konuda basının diliyle kamuoyu oluşmaktadır. Ancak reklam baskısı, ilan sansürü ve yerel otoritenin müdahaleleriyle bu dil susturulmak isteniyor. Bu, sadece gazetecileri değil Muğla halkını susturmaktır.”
Cebrail Tümenci, basının bir ülkenin aynası olduğunu, bu aynayı kırmaya çalışan her girişimin aslında toplumsal şeffaflığa zarar verdiğini belirterek şöyle konuştu:
“Gazetecilerin yargı tehdidiyle susturulması, medyanın tek sesli hale getirilmesi, demokrasiyle taban tabana zıttır. Gerçekten demokrat bir anlayış, en sert eleştiriyi bile ifade özgürlüğü içinde değerlendirir. Ancak bugün gelinen noktada; haber yapmak cesaret, susturulmak ise kader gibi sunuluyor. Bu gidişat, ülkemizin yarınlarını tehdit etmektedir.”
“GÖREVİNİ ONURLA YAAN GAZETECİLERE BORÇLUYUZ”
Açıklamasında kamu yararına çalışan, ilkeli ve etik değerlere bağlı basın mensuplarına da özel bir teşekkür ileten Tümenci, şu ifadeleri kullandı:
“Bugün bildiğimiz birçok gerçeği; bir fotoğrafla, bir manşetle, bir haber dizisiyle toplumla paylaşan cesur gazetecilere borçluyuz. Biz, kalemini satmayan, korkmadan yazan, mesleğini onurla yapan tüm basın emekçilerine teşekkür ediyoruz. Onlar konuştuğu sürece toplum sağlıklı gelişebilir.”
“3 MAYIS BİR KUTLAMA DEĞİL, BİR UYARI GÜNÜDÜR”
Tümenci açıklamasını şu cümlelerle tamamladı:
“3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü, ne yazık ki bir kutlama değil; her yıl basın üzerindeki baskıyı yeniden hatırlamak zorunda kaldığımız bir uyarı günüdür. Saadet Partisi olarak biz, susturulan değil konuşan bir Türkiye’den yanayız. Basın özgürlüğü, sadece bir gazetecinin değil; adalet isteyen her yurttaşın talebidir. Bu bilinçle mücadelemizi sürdüreceğiz.”