![]() |
Tweet |
Karasu, teklifin 11. maddesiyle getirilen düzenlemelerin, özellikle zeytincilik faaliyetlerinin yoğun olarak yürütüldüğü bölgelerde ciddi ekonomik ve ekolojik kayıplara yol açabileceğini belirtti. “Zeytinliklerin taşınması veya yerine fidan dikilmesi gibi uygulamalar, köklü üretim alanlarının yerini tutamaz. Bu alanlarda yapılacak müdahaleler, tarım altyapısını ve gıda güvenliğini olumsuz yönde etkileyecektir” dedi.
“Demokratik Tepkiler Dikkate Alınmalıdır”
Kamuoyunda geniş yankı uyandıran düzenlemeye karşı çeşitli kesimlerden gelen tepkilere de değinen Karasu, başta üreticiler olmak üzere çevre örgütleri ve meslek kuruluşlarının gösterdiği demokratik refleksin görmezden gelinmemesi gerektiğini vurguladı. “Bu tepkiler, yasa teklifinin toplumsal zeminde karşılık bulmadığını açıkça ortaya koymaktadır” ifadelerini kullandı.
“ÇED Sürecinin İşlevsizleştirilmesi Hukuki Sorunlara Yol Açar”
Kanun teklifinde yer alan ve Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecinde kamu kurumlarının görüş vermemesi halinde projelere otomatik onay verilmiş sayılmasını öngören maddenin, idari süreçlerde denetim ve şeffaflık ilkeleriyle bağdaşmadığını belirten Karasu, bunun uygulamada çeşitli hukuki ve çevresel sorunlara yol açabileceğini ifade etti.
Karasu, açıklamasının sonunda; yasal sürecin tüm yönleriyle yeniden ele alınması, çevresel, tarımsal ve toplumsal etkilerinin bütüncül şekilde değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Mevcut teklifin bu haliyle kabul edilmesinin, uzun vadede telafisi güç sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekti.