![]() |
Tweet |
Baydar, açıklamasında insani yardımların önemine değinmekle birlikte, bu çabaların tek başına vicdani bir temize çıkma aracı haline getirilmesinin yanlış olduğunu vurguladı:
“Evet, yemek göndermek, ilaç ulaştırmak, yaralıları tedavi etmek kıymetlidir. Ama bu, bize yetmez. Bu milletin tarihi, sadece yardım eden değil; zalimin karşısına dikilen bir tarihtir. Biz yardım kolileriyle değil, adaletle var olduk.”
“Şanlıurfa, Sınırın Ötesine Gözünü Kapatamaz”
Baydar, Şanlıurfa’nın coğrafi ve kültürel olarak Gazze’ye en yakın hisseden şehirlerden biri olduğunu hatırlatarak, bu yakınlığın sadece sınır değil, sorumluluk anlamına geldiğini dile getirdi:
“Urfa halkı, Suriye’den gelen mazlumlara nasıl kucak açtıysa; Filistin’e de aynı hissiyatla bakıyor. Biz bu coğrafyada yaşıyorsak, gözümüzü sınıra değil, insanlığın yüzüne çevirmek zorundayız. Gazze’de ağlayan bir çocuk varsa, burada da başımızı yastığa koyamayız.”
Metin Baydar, bazı siyasi aktörlerin Gazze konusunda yaptığı “ticaret ayrı, zulüm ayrı” türünden açıklamaların kamu vicdanını derinden yaraladığını belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Zulümle arasına mesafe koyamayan hiçbir ilişki meşru değildir. Bugün İsrail’le yürütülen ticaret, her vicdan sahibini rahatsız etmektedir. Hele hele bu ticaretin yönüyle oynayarak toplumun vicdanı bastırılmak isteniyorsa, bu açıkça ikinci bir suçtur. Mazluma karşı tarafsızlık, zalime destekle eşdeğerdir.”
“Gazze’de Akan Kan, Bizim Ahlaki Durumumuzu Gösteriyor”
Açıklamasının sonunda Baydar, tüm siyasi partileri ve toplumsal aktörleri samimi bir özeleştiriye davet ederek sözlerini şöyle tamamladı:
“Gazze’ye sadece yardım değil, irade gönderilmelidir. Zulmün yanında değil, karşısında durarak ancak bu milletin onurunu koruyabiliriz. Bugün konuşmayanlar, yarın tarih önünde susturulacaktır. Gazze’de akan kan, bizim de rengimizi ortaya koyuyor. Ya insanlık ya hesap.”