Gaziantep’te CHP’nin il başkanlığını yapmış birisi olarak kendime yüklediğim görev ve sorumluluğum gereği hem partimizde görev yapmış önceki dönem il-ilçe başkanlarımız, önceki dönem milletvekillerimiz, şu an seçilmiş milletvekillerimiz, il-ilçe başkanlarımız, yöneticilerimiz, köylerimizdeki, mahallelerimizdeki muhtarlarımız, il-ilçe delegelerimiz, mahalle sorumlularımızla temas halinde kalarak, uzun süredir görüş alışverişinde bulunuyorum.
Yeter mi?
Yetmez elbette!
CHP sadece CHP’lilerin değil, halkın partisidir. Bu ülkenin kurucu partisinin amblemindeki oklarının hedefine ulaşması için uzun bir yolculuğu var. Demokratik, çoğulcu, katılımcı ve kapsayıcılığından dolayı bu ülkede adalet, eşitlik, özgürlük peşindeki herkesin partisidir. Dolayısıyla diğer partilerdeki insanların CHP’ye bakış açısını bilmek ve zor zamanlarda CHP çatısı altına sığınabileceklerini anlatmak gerekiyor.
Nitekim farklı partilerden insanlarla da görüşüp fikir alışverişinde bulunuyorum.
Yeter mi, yetmez elbette!
Sivil toplum örgütleri, meslek odaları, derneklerin temsilcileri ile de görüşüp fikir alışverişinde bulunuyorum.
Haliyle samimi ve şeffaf ilerleyen bu görüşmelerde espriler de yapıyoruz. Geçenlerde bir doktor arkadaşa dedim ki; siyaset, hastalığı teşhis edip reçete yazmaya benzemiyor. Her insanın iç dünyasındaki ‘planlarını’ hesap edemezsin. Asgari müştereğimiz şeffaflık ve samimiyet olmalıdır. “İş reçeteye kalsaydı, yazardın bir reçete, eczaneden alıverirdim” diyerek gülüştük!
Siyaset, uzun bir mücadele sonucu toplumsal travmalarımızı gidermeyi önceleyen, bir arada yaşamın gereklerini arayıp bulan bir kurumsal yapıdır.
CHP yaşayan, canlı bir organizmadır. Bütün organları ile yaşayan, üreten, kendini geleceğe taşıyan bir organlar bütünü. O organların içinde yer alan kişiler, birbirlerinin yanlışlarını düzelten, birbirinin eksikliklerini tamamlayan bir samimiyet içinde olmalıdırlar. Birbirimizden öğrenerek, birbirimize öğreterek… Birbirimizi dinleyerek, birbirimizi anlayarak…
Yüz yıllık çınarın dallarının ve yapraklarının toprağa düşen izdüşümünden beslemeliyiz ana gövdeyi… Büyüyen, gelişen, boy veren; her dem taze, her dem genç… Biz bu ülkeyi kurduk, yönetmeliyiz de!
Bu ülkenin her karış toprağında, her mahallesinde, her köyünde, her sokağında kurucu iradenin, Mustafa Kemal Atatürk’ün izleri var, sözleri var. Zor zamanlardan geçiyoruz. Zor zamanlarda yürümek için adımlarımızı nereye atacağımızı şaşırdığımızda onun sözlerini hatırlayalım:
“Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin.”
Sonra gençlere dedim ki: Sohbetimiz buraya kadar. Konuşmakla vakit geçirmek yok! Şimdi ne yapıyoruz? Yaşadığımız evlerde, evlerimizin bulunduğu sokaklarda, sokakların bulunduğu mahallelerde varlığımızı hissettireceğiz…
Hadi şimdi dağılalım…
“Ama başkanım sohbet ediyoruz!” sesleri yükseldi gençlerden…
Peki dedim, son söz:
Öyle bir parti hafızası inşa etmeliyiz ki hiçbir yanlışı unutmamalı!
Öyle bir ortak akıl ve vicdan inşa etmeliyiz ki hiç kimse “bu benim aklım” dememeli, “bizim aklımız” demeli, “biz yaptık” demeli!
Bu şehirde, bu ülkede halk için, gelecek için; eşit, adil, özgürlükçü, güvenilir bir ortak yaşam kurana kadar mücadeleye devam!
Hadi şimdi dağılalım hayatın içine! CHP kendi içinde değil, halkın içinde olmalı…
Ne diyor Mustafa Kemal Atatürk:
“Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.”