![]() |
Tweet |
Kadınları, çocukları, erkekleri ve dezavantajlı grupları şiddete karşı koruyan maddeler içeriyordu. 18 yaş altı tüm kız çocuklarını koruma kapsamına alıyor, aile içi şiddetin her türüne karşı güvence sağlıyordu. Hatta istisnai de olsa erkekler de bu kapsamdan faydalanabiliyordu” dedi.
“YERLİ VE MİLLİ DEĞİLDİ’ İDDİASI GERÇEĞİ YANSITMIYOR”
Sözleşmeye karşı çıkanların sayısının toplumda çok az bir kesim olduğunu belirten Çağlar, “Çekilme kararını meşrulaştırmak için ‘yerli ve milli değil’ denildi. Oysa ismini İstanbul’dan alan bu sözleşmenin hazırlanmasında, ülkemizin değerli akademisyenlerinden Prof. Dr. Feride Acar doğrudan görev aldı. Yerli ve milli olmamak gibi bir durum söz konusu değildi” ifadelerini kullandı.
“MADDELER ÇARPITILARAK HEDEF GÖSTERİLDİ”
Sözleşmeye karşı çıkan söylemlerin gerçeği yansıtmadığını vurgulayan Çağlar, “Boşanmaları artırıyor, aile yapısını bozuyor gibi iddiaların hiçbirinin sözleşmeyle doğrudan ilgisi yok. Maddeler çarpıtılarak toplumda yanlış algı oluşturuldu. Oysa çağımızın değişen şartlarında, İstanbul Sözleşmesi aile içi şiddetle mücadelede en güçlü yasal dayanaklardan biriydi” dedi.
“GENİŞ PERSPEKTİF YERİNE DAR ÇERÇEVE”
Çağlar, sözleşmenin geniş kapsamlı koruma mekanizmasına rağmen dar bir bakış açısıyla hedef haline getirildiğini belirterek, “Toplumun farklı bölgelerinde, Hakkari’den Edirne’ye kadar hiçbir kesim için olumsuz etkisi yoktu. Ancak geniş bakış yerine dar çerçeveyle değerlendirilerek, çekilme kararı alındı. Bu karar, şiddetle mücadelede önemli bir dayanağın ortadan kalkmasına yol açtı” diye konuştu.