![]() |
Tweet |
Sessiz Yıkımın Coğrafyası Genişliyor
Uyuşturucu kullanımının artık büyük şehirlerle sınırlı olmadığını, kırsaldan merkeze, doğudan batıya tüm illerde hızla yayıldığını belirten Hacı İlhan, Mardin’de son yıllarda yaşanan toplumsal dönüşümün gençleri savunmasız bıraktığını söyledi. Geleneksel aile yapısının çatırdadığını, sosyal bağların zayıfladığını ve eğitim sisteminin çocukları hayata değil çaresizliğe hazırladığını ifade etti. “Bu toprakların gençleri tarihte medreseyle, irfanla anılırken; şimdi madde bağımlılığıyla anılmaya başladıysa, bu bizim ortak kaybımızdır” dedi.
Her Gözün Önünde, Herkesin Sessizliğinde Büyüyen Bir Tehdit
Hacı İlhan, Mardin’in ara sokaklarında, kahvehanelerinde, okul çevrelerinde görülen sessiz ama istikrarlı çöküşe dikkat çekti. Uyuşturucunun artık lüks değil, kolay erişilebilir bir tehdit olduğunu belirten İlhan, gençlerin adım adım toplum dışına itildiğini ve çöküşün ‘normalleştirildiğini’ ifade etti. “Her gün bir genç daha kayboluyor ve biz hâlâ istatistik tartışıyoruz. Oysa mesele artık vicdan meselesidir” dedi.
Uyuşturucuyla Değil, Umutla Kuşatılmalı Bu Topraklar
Açıklamasının devamında, çözümün sadece polisiye önlemlerden değil, sosyal adaletin yeniden inşasından geçtiğini vurgulayan Hacı İlhan, gençlere ulaşmanın yolunun yasaktan değil, ihtiyaçtan geçtiğini ifade etti. İşsizlik, eğitimsizlik, kimliksizlik ve aidiyetsizlik gibi sorunların gençleri bağımlılığa sürüklediğini belirtti. “Uyuşturucuyu sadece sokaktan temizlemek yetmez; zihinden, çaresizlikten, umutsuzluktan da çıkarmamız gerekiyor” diye konuştu.
Mardin'den Türkiye'ye Ortak Vicdan Çağrısı
Hacı İlhan, Saadet Partisi’nin gençlik politikalarını sadece bir “tedavi yaklaşımı” üzerinden değil, “koruyucu adalet” perspektifiyle şekillendirdiğini belirtti. Mardin’in bu mücadelede örnek olabileceğini, kadim şehirlerin köklerinde taşıdığı dayanışma kültürüyle uyuşturucuya karşı toplumsal bir direnç oluşturabileceğini vurguladı.
“Bizim çocuklarımız laboratuvarlara, kütüphanelere, camilere, tarlalara ve atölyelere gitmeliydi. Ama metruk binalara, morglara, mahkeme salonlarına düşüyorlar. Buna artık bir son vermeliyiz. Siyaset bu yaraya eğilmek zorundadır. Çünkü bu, memleketin kalbine düşen en derin sızıdır.”