|
Tweet |
Yerli ve Milli Parti Elazığ İl Başkanı İsmail Hakkı Çevik, toplumsal sorunları değerlendirirken cezalandırıcı dilin çözüm üretmediğini, tam tersine insanları uzaklaştırdığını söyledi. Hz. Peygamber döneminden verdiği örneklerle yaklaşımın merhamet ve pedagojik dengeye dayanması gerektiğini vurgulayan Çevik, “İnsanların hatalarına saldırmak yerine onları topluma yeniden kazandırmaya çalışmak gerekir.” dedi.
“PEYGAMBERİMİZİN YAKLAŞIMI BUGÜNÜN SİYASETÇİLERİNE DERS OLMALI”
Çevik, sahabeden birinin alkolü bırakamayan bir kişiyi cezalandırmak istemesi üzerine Hz. Peygamber’in o kişiyi koruyarak “O bizi sever” demesinin bugün için çok önemli bir mesaj taşıdığını belirtti.
“Burada verilen temel ders şudur: Bir insan hata yapıyorsa onu mahkûm etmek, toplumdan dışlamak doğru değildir. Bizim kültürümüzde de inancımızda da insanı kazanmak esastır. Siyasetçiler bunu bilmek zorundadır.”
Yani peygamber en büyük öğretmen olarak, insanın asıl hali hain,zalim olmaması, içkiyi haramnedene düşmanlık değil, zaafların kolay kolay terk edilmediği, hele kişinin sadece kendisine zarar olan,psikolojik,bedensel ekonomik ve sağlığıni ilgilendiren ,başkalarına zarar vermediği durumlarda ona yapılacak iyilik ancak eğitici, koruyucu yaklaşımlarla mümkün olduğunu bize göstermektedir..Eğştimin geçmişi, mevcut zamanı ve geleceği olduğundan, bu konularla ilgili ancak çok yönlü yetkin kimselerin bu işlerle ilgili konuşması ve çaba sarfetmesi gerekiyor..
“BAZI HATALAR ANINDA ÜZERİNE GİTMEK FELAKET DOĞURABİLİR”
Çevik, dini referanslarda da “pedagojik öncelik” olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
“Bir kişi mekruhta ise onu harama düşürmeyecek şekilde yaklaşılır. Bir kişi haram işlerken küfre sürüklenme tehlikesi varsa ‘sen günahkarsın’ diye üzerine gidilmez, hele onu ifşa etmek, şu günlerde yapılan medyada yaptığı hatayı tekrar gösterip insanları dahi rencide etmesi akış alır gibi değil..Bir kişi, eğer çocuğa, güçsüz bir insana yapılan bir haksızlığı ifade edemeyen birine yapılan zulmü, şayet şikayet edemiyorsa, bu kişi kameraya başkasıyla da alınabilir, ama o suçlunun çocukları,yakını,annesi,babası da vardır ve bu konu savcılığa intikal ettirilir, cezası neyse o verilir..Yok eğer savcı hakim de satın alınmışsa o zaman halka duyurulur..Ama ahlaksızlık halka gösterilmez, bu mahkemeye işini güzel yapması için bir baskı olarak kullanılabilir..Bu işin yöntemi hem dinen, hem örf,adet ve hem de hukuksal olarak böyledir..
Ajsi halde suçu işleyenleri bırak, onların yakınlarını dahi bir daha eğştemez hale geliriz..Maalesef şu anda insanlar evlenemiyor ekonomik nedenlerle, ya da eğitimlerin uzaması ümkansızlıklar vs, bir de zenginler, sabatçı müsveddeleri sonradan görmeler hergün bir yeni metresle medyada poz veriyor..Bunlara bir şey yok, ya gençlere ,ya da baronların alıştırdığı içicilere veya torbacı kimsesizlere hücumnediliyor..Ya da, ailesi ve şahıs mütedeyyin bir çevredense, hele brokrat, yetkili veya medya önündeyse, bu tam bir maddi, siyasi bir rant düşünülüp cehaletin sunumları ve 24 yıldır iktidarda olanların sorumluluğunda değilmiş gibi medyada bazı kudretten,iktidardan şımarmış kimselerce güya kendilerini bu yolla ak pak göstereceklerini, ancak başkalarının günahını açmakla temizkeneceklerine inanmış şekilde icraat yaparak bu hamle ile biz temiziz diyerek bunu oya, güce tahvil edeceklerini düşünerek bu röntgenciliğe düştüklerini de bu arada ifşa etmiş, olduklarının farkında değiller..!!
Demek ki eğitimin, ıslahın kapısı, insanları daima suçlamak ve onları hukuk dışı bir cezadan daha fazla bir zulme sürüklemekle tamamen kapatmış olmakla, düzgün namuslu bir şey yapmış olmayız..
Belki o insan kendi rızasıyla alacağı derslerle düzelecekti,ama biz onu bu savunmasız hale soktuğumuzda o kimse hayata isyan edebilir ve panikle dine göre, insanlığa göre küfür sözleri söyleyebilir. Yani bazen müdahale zamanlaması bile kaderi belirler. Bu eğitimde de böyle, siyasette de böyle, dini öğreti de de böyledir.”
“TOPLUMU AŞAĞILAYAN SİYASET, TOPLUMU ISLAH EDEMEZ”
Çevik, mevcut siyasi dilin çoğu zaman toplumu suçlayıcı, etiketleyici ve rencide edici bir üslup taşıdığını belirtti.
“Siyaset yapanların önemli bir bölümü pedagojiden, insan ruhundan ve toplum psikolojisinden bihaber. İnsanlara yukarıdan bakan, onları azarlayan bir siyaset anlayışı toplumu güçlendirmez; aksine kırar, uzaklaştırır. Biz insanı olduğu yerde anlamaya ve doğru yöntemle dönüşüm sağlamaya inanıyoruz.”
“EĞİTİM VE REHBERLİK OLMADAN HİÇBİR TOPLUM DÜZELEMEZ”
Açıklamasında toplumsal değişimin asıl yolunun eğitim olduğunu vurgulayan Çevik, “İnsanı kazanmanın yolu ceza değil , öncelikle ve daga çok eğitim ve rehberliktir. Devlet, siyaset ve toplum, insanı anlamadan sorun çözülemez. Eğitim ve sağduyu olmadan ne aile yapısı korunur ne gençlik toparlanır.” ifadelerini kullandı.
“TOPLUMSAL DÖNÜŞÜMÜN ÖNCÜSÜ MERHAMET VE BİLGİDİR”
Çevik son olarak, Türkiye’de siyaset yapan herkesin toplumla kurduğu dili gözden geçirmesi gerektiğini belirtti:
“Bu ülkenin dönüşümü öfkeyle değil, merhametle; dayatmayla değil, eğitimle mümkün olur. Siyasetin üslubu insanı kırdığında değil, insana dokunduğunda anlam kazanır. Bizim anlayışımız budur. Maalesef iktidar tarafından zulme uğradığını söyleyerek oy devşirenler, bu anlamda hiçbir plan,programları olmadığı ve bununla beraber halkın güvenini tamamen kaybettiği ve bu durum inananlarda bir ümitsizlik meydana getirdiği aşikâr..Hala bu kendi hatalarını, zorla ve ifşa ile çözeceklerine inanarak, toplumu zaten ifşa ve röntgenciliğe alıştırmış durumdalar.. Demek ki din bu değilmiş..Din fıtrat anlaşılarak geliştirilen eğitimmiş ! ”
